PATTAYA
”Güney Batı Muson Rüzgarı” anlamına gelen adıyla Pattaya; Bangkok’un 165 kilometre güneyinde, Tayland Körfezi kıyısında konumlanmış bir kenttir. Kendi kendini yöneten özel bir belediye yapısına sahip olan kente Bangkok’tan kara, hava ve demiryoluyla ulaşım mümkündür.
Pattaya, 1960’lı yılların başına kadar kendi halinde küçük bir balıkçı köyüyken, çevresinde bulunan üslerdeki Amerikan askerlerinin 1959 yılından itibaren eğlence ve dinlence mekanı haline gelir. Amerikan askerlerinin sınır tanımaz eğlence anlayışları sonucunda giderek adı daha fazla duyulan Pattaya, özellikle 1978 yılı sonrasında görgüsüz batılı turistlerin yoğun şekilde işgaline uğrar. Daha sonraki yıllarda buraya yerleşen ve burada iş kuran batılıların da isteği doğrultusunda kentteki çok katlı yapılaşma artar ve deniz de kirlenmeye başlar. Son yıllarda ise Rus iş adamlarının kente yaptığı yatırımlar sonucunda, Ruslar tarafından sıkça ziyaret edilen bir çekim merkezi haline gelmiştir.
Biz Pattaya’ya; Laos’tan ikinci kez giriş yaptığımız Tayland’ın kuzeydeki kenti Khon Kaen’den, onbir saatlik bir otobüs yolculuğu sonucunda ulaştık. Otobüsün sürücüsü, “Pattaya’ya geldiniz” diyerek, gecenin bir yarısında bizi ana yolun kıyısında indirdi. İndiğimiz yerde ne bir taksi, ne bir tuktuk ne de insan vardı. Laos’tan yola çıktığımız andan itibaren toplamda 17 saatlik iki otobüs yolculuğu yapmıştık. Bu yüzden de yorgun ve uykusuzduk. Ne yapacağımızı düşünürken, yolun kıyısındaki elektrik direklerinden birinde asılı “bir otel tabelası” gördük. Tabeladaki yön işaretini takip edip ara bir sokağa girdik. Serseri sokak köpeklerinin ürkütücü havlamaları arasında üç dört yüz metre yürüdükten sonra oteli bulduk. Pazarlık bile etmeden geceliği 15 dolara bir oda kiralayıp, kendimizi yatağa attık. Sabah kalktığımızda kentin içinde başka bir otel için internetten yer ayırttık. İki kamyonet taksi değiştirip, birkaç kilometre yürüdükten sonra, Walking Street “Pattaya Yürüyüş Yolu” sonundaki “Seyir Tepesi” nin arka taraflarında bulunan Rus mahallesindeki yeni otelimize ulaştık. Otel kentin çok içinde değil ama sessiz ve sakin bir yerde. Geceliği ise 15 dolar.
Pattaya Tayland’ın diğer kentlerine oranla daha pahalı ve her şeyin suyunun çıkmış olduğu bir yer. Bu ulaşımdan yemeğe/içmeğe, konaklamadan/masaja, alışverişten/tur fiyatlarına ve daha birçok mal ve hizmet alımına kadar böyle. Üstelik burada; görgüsüz, ölçüsüz ve mide bulandırıcı davranışlarıyla çevreyi kirleten yoğun bir batılı beyaz adam işgali var. O yüzden bir gece yarısı geldiğimiz Pattaya’da çok fazla zaman geçirmeden biraz gezip Trat Kenti’ne gitmeyi, oradan da Koh Chang Adası’na geçmeyi planlıyoruz.
Pattaya’nın kalbi ve merkezi olarak tanımlanan Walking Street, kumsal boyunca uzanan yaklaşık bir kilometrelik bir cadde. Bu cadde aynı zamanda kentin sınır tanımaz gece hayatının merkezi sayılıyor. Saat akşam altıdan sonra araç trafiğine kapatılan cadde üzerinde ve caddeye açılan sokaklarda rock, hard, pop, striptiz, gay, go go tarzda barlar ve gece kulüpleriyle masaj salonları bulunuyor.
Pattaya için, “seks turizmi ile ünlü kent” söyleminde de doğruluk payı olduğunu belirtmeden geçemeyeceğim. Gözünüzün önüne şöyle bir resim getirin; Tayland’da ne kadar fahişe, seks kölesi çocuk, lezbiyen, gay, biseksüel, transeksüel, travesti ve benzeri kişi varsa hepsi burada. Hal böyle olunca tabi ki; başta her yaştan batılı beyaz adamlar olmak üzere ne kadar seks manyağı, sadist, mazoşist, sadomazoşist, sapık, beyni iki bacağının arasında olan, iletişim sorunlu, asosyal ve gücünü kanıtlamaya gereksinim duyan iktidarsız vatandaş varsa onlar da burada. “Kambersiz düğün olur mu”derseniz, elbette ki olmaz. Bu işten nemalanan mafya tosuncuğu ağır ağabeyler ve bilumum pezevenkler de burada. Öyle ki bu iş; Pattaya’da adeta bir sektör haline gelmiş ve sektörde ağırlıklı olarak,Tayland’ın yoksul kuzeydoğu bölgesi “ISAN” dan getirilen kızlar ve çocuklar seks kölesi olarak çalıştırılıyor. Bu sektörün en kıdemli müşterileri ise; yukarıda saydığım özelliklere sahip, ülkelerinde yüzlerine bile bakılmayan, orta yaşını çoktan geride bırakmış hasta ruhlu batılı beyaz adamlar.
“Pattaya” denilince akla ilk gelen “seks turizmi” kavramı olsa da, inanın Pattaya’da gezilip görülecek yeterince yer var. Ziyaret etmenizi önereceğimiz bu yerleri, bizim gibi meraklı olanlar için sıralamak gerekirse:
- Walking Street: Kumsal boyunca uzanan bir kilometrelik cadde. Cadde ve caddeye açılan sokaklarda restaurant, bar, kafeterya, alışveriş mekanları, masaj salonları var. Cadde, Pattaya gece hayatının merkezi niteliğinde. Buradaki eğlenceler gecenin geç saatlerine kadar sınır tanımadan devam ediyor.
- Beach Road: Bu cadde boyunca sıralanan alışveriş mekanlarını gezebilir, bütçenize uyan restaurantlarda yemek yiyebilir ve barlarda takılabilirsiniz.
- Seyir Tepesi: Walking Street’in sonunda yükselen Seyir Tepesi’nden Pattaya ve körfezini kuşbakışı görebilir, fotoğraf makinenizle güzel kareler yakalayabilirsiniz.
- Pratumnak (Buddha) Tepesi: Wat Phra Yai Tapınağı’nın bulunduğu Pattaya’nın 2 km. güneyindeki tepede, 18 metre boyunda büyük bir Buddha heykeli de yer almaktadır. İçinde irili ufaklı başka Buddha heykellerini de barındıran tapınağın merdivenleri, altın renkli ejderhalar ve ejderin ağzından çıkan yedi başlı yılan figürleriyle süslenmiştir.
- Nong Nooch Tropikal Botanik Bahçesi: 1954 yılında bir aile tarafından satın alınan 600 dönümlük bir arazi üzerinde kurulan ve 1980 yılında ziyarete açılan bahçe içinde pek çok süs ve tropikal bitki çeşidi bulunmaktadır. Bahçe; yıllar içerisinde içinde yapılan konaklama tesisi, yüzme havuzu, restaurant ve seminer salonu ile turistler için tam bir çekim merkezine dönüştürülmüştür. Ayrıca; park içinde bulunan çeşitli türde hayvanlar ve akvaryumdaki su canlıları da bahçeye ayrı bir güzellik katmaktadır.
- Tiffany Cabaret Show: 1974 yılında Pattaya’da sahne almaya başlayan show, aynı zamanda Güney Doğu Asya’nın ilk travesti kabare gösterisidir. Renkli kostümleri ve dansları ile izleyenleri büyüleyen bu gösteri, Pattaya’yı ziyaret eden turistlerin büyük bir çoğunluğu tarafından izlemektedir.
- Mini Siam: 1986 yılında faaliyete geçen mekanda; Tayland’ın önemli yapılarının minyatür kopyaları, dünyanın ünlü binaları, simgesel yapıları ile kafeterya ve dinlenme alanları bulunmaktadır.
- Yüzen Çarşı: 100000 m2 alan üzerine kurulu olan pazar, kendi alanında Tayland’ın en büyük yüzen pazarıdır. Yüzden fazla dükkanı içinde barındıran pazarda çeşitli hediyelik eşyalar ile tropik meyveleri bulabilmek mümkündür.
- Mücevher ve Taş Mağazaları: Bu tür mağazalar; takıya, özellikle de kıymetli taşlara meraklı olan ziyaretçiler için az sayıda da olsa dikkat çekmekte.
- Adalar: Pattaya’ya çok yakın veya biraz daha uzakta konumlanmış birden fazla ada, çok sayıda ziyaretçi için bir çekim alanı oluşturuyor. Bu adalar arasında Koh Larn (Mercan Adası), Koh Sak, Koh Krok, Koh Phai, Koh Samed ve Koh Chang adaları birbirinden farklı özellikleriyle öne çıkmakta. Adaların bazılarına ulaşım, Walking Street sonundaki iskeleden kalkan teknelerle sağlanmakta. Bir kısım adaya ise Rayong ve Trat kentleri üzerinden ulaşılmakta.
Pattaya, çoğunlukla “seks turizmi” ve “parti şehri” özellikleriyle anılmasına karşın, yine de görülüp gezilmeye değer bir kent. Biz dört gece ve üç günümüzü bu güzel kentte geçirdik. Kentin güzel ve masum yüzü kadar, hüzünlü ve çirkin yüzünü de gördük. Dışarı çıktığımız bir gün, Walking Street üzerinde, Rainbow Festival nedeniyle gösteri yapan travestilerin rengarenk kıyafetleri içinde danslarını izlemek ise gerçekten sıra dışı bir deneyimdi. Eğer Pattaya’nın, “seks turizmi” ve “parti şehri” özelliklerinden birine ya da ikisine meraklı değilseniz ve ada ziyaretinde bulunmayacaksanız, Pattaya’yı ziyaret için bence iki gün yeterli. “Benim öyle taraklarda bezim yok. Ben sadece ziyaret amacıyla geldim ama onca yolu gelmişken adaların birkaçını da gezmeden dönmeyeyim” diyenlerdenseniz, planınızı gideceğiniz adaları saptayarak ona göre yapmanızda ve kalacağınız gün sayısını da ona göre belirlemenizde yarar var.
KO CHANG ISLAND
Adı “Fil Adası” anlamına gelen Ko Chang; Doğu Tayland’ın en büyük, Tayland’ın ise ikinci büyük adasıdır. Tayland’ın Trat Eyaleti’ne bağlı bir ilçe olan Koh Chang Adası’nın yerleşik nüfusu yaklaşık olarak 5500 kişi olmasına karşın bu rakam, turizm sezonunda katlanarak artmaktadır. Sırt çantalı gezginler tarafından 1970’li yıllarda keşfedilen adanın dünyada tanınması ise, 2000 yılından sonra hız kazanmıştır. Uzun ve beyaz kumlu kumsallarıyla dikkat çeken Ko Chang aynı zamanda; pek çok kuş, geyik, yılan, kertenkele, yabani tavuk, maymun ve fillerden oluşan yaban hayata da ev sahipliği yapmakta, ada çevresindeki resiflerde de çeşitli tür ve renklerde deniz canlılarını barındırmaktadır. Ulusal Deniz Parkı’nın da bir parçası olan ada görkemli şelale, resif, orman ve kayalık dağlarıyla ziyaretçilerine dalış, balık avcılığı, yürüyüş, kaya tırmanışı ve daha pek çok aktivite için uygun alan ve mekanlar sunmaktadır. Adadaki konaklama yoğunluğu ise daha kumlu plajların bulunduğu batı kısmındadır.
Ko Chang’i ziyaret için en uygun mevsim kasım ve mayıs ayları arasıdır. Adaya ulaşabilmek için öncelikle Trat Kenti’ne gelmeniz gerekir. Trat’a geldikten sonra buradan, feribotla adaya geçebilirsiniz. Feribot bileti tek yön kişi başı 80 THB dir. Eğer satılıyorsa bulunduğunuz kentten Trat’a, Trat’tan iskeleye, iskeleden adaya, adadan da kalacağınız yere kadar ulaşım için kombine bilet satın alabilirsiniz. Tabi ki biraz pahalıya da patlasa, birkaç kişi birleşerek ortaklaşa özel tekne kiralamak da seçeneklerden bir tanesidir. Feribotla adaya ulaştıktan sonra, feribot iskelesinde bekleyen kamyonet taksilerle gideceğiniz yerin mesafesine göre uygun bir ücretle kalacağınız mekana geçebilirsiniz.
Tayland’ın çevresinde onlarca adası bulunuyor. Bunların tamamını dolaşmaya bir ömür yetmeyebilir. Bizim Tayland’a Laos üzerinden ikinci kez girişimizin ve Ko Chang Adası’nı tercih etmemizin asıl nedeni, bu adanın o an itibariyle bulunduğumuz Pattaya’ya ve daha sonra geçmeyi düşündüğümüz Kamboçya sınırına yakın konumda olmasıydı.
Biz; Pattaya’dan Trat’a doğrudan minivan ulaşımı olmasına karşın, bilet satılan yeri bulamadığımız ve zamanımız da olmadığı için önce kişi başı 69 THB ödeyerek otobüsle Rayong Kenti’ne, oradan da bir minivanla kişi başı 200 THB ödeyerek Trat’a geldik. Trat’tan feribot iskelesine tranfer ve feribot geçişi için kişi başı 150 THB ödeyip kombine bilet satın aldık. Adaya geçtikten sonra da konaklamayı düşündüğümüz Lonely Beach’e ulaşım için kamyonet taksiye kişi başı 100 THB ödedik. Böylelikle Pattaya’dan adaya ulaşım, kişi başı 519 THB ve on iki saatimize maloldu. Feribotlarda ayrıca kamyon, araba ve motosiklet de taşınıyor. Eski olmasına karşın içinde tuvaleti ve küçük bir büfesi olan feribotla adaya ulaşım ise yaklaşık 40 dakika sürüyor.
Adada günlüğü 200-300 THB ye motosiklet, 50-100 THB ye bisiklet ve 900-1500 THB ye de araba kiralamak mümkün. Ancak adanın yolları keskin dönemeçli ve çok dik açılarda inişli çıkışlı olduğu için aracınızı dikkatli kullanmalısınız.
Adada; her biri birbirinden güzel plajlar bulunmakta. Bu plajlar hakkında kısaca bilgi vermek gerekirse:
- Sai Khao (White Sand Beach): Daha çok zengin turistlere hitap eden ve “Beyaz Kum Plajı” olarak da anılan Sai Khao; Ko Chang Adası’nın en gözde ve uzun plajıdır. Sınırlı da olsa plajın kuzeyinde, daha hesaplı konaklama birimleri mevcuttur.
- Klong Prao: Bir dere tarafından ikiye ayrılan bu plaj ve çevresi, daha çok orta gelir düzeyine sahip aileler tarafından tercih edilmekte.
- Kai Bae: Sular yükseldiği zaman tümüyle sular altında kalan plaj, aileler ve çiftlerin uğrak yeri olarak tanınıyor. Plaj açıklarında bulunan küçük bir adaya ise kiralanabilecek bir kanoyla veya iyi bir yüzücüyseniz yüzerek de ulaşmak mümkün.
- Tha Nam (Lonely Beach): Bizim de tercih ettiğimiz bu muhteşem plaj; çok sayıda uygun konaklama, yemek ve eğlence mekanı seçenekleriyle sırt çantalı gezginlerin gözdesi durumunda. Gündüzleri berrak sularında serinleyebileceğiniz denizi, geceleri geç saatlere kadar devam eden hareketli kumsal partileriyle öne çıkan plaj, Lonely Planet rehber kitabıyla gezen sırt çantalı gezginlerden dolayı Lonely Beach olarak da anılıyor.
- Bai Lan: Burası kelime anlamıyla “plaj” olarak tanımlanmış olsa da gerçekte bir kumsal değil, kayalık bir yer. Daha çok kafa dinlemek isteyenler tarafından tercih edilen ve Lonely Beach’e yürüme mesafesinde olan bu yerde, yine de yüzmek ve şnorkelle dalış yapmak mümkün.
- Bang Bao: Küçük bir balıkçı kasabası olan Bang Bao Kasabası’yla aynı adı taşıyan plaj, kasabayla aynı koyda yer alıyor. Aralarındaki mesafe ise iki kilometre.
- Klong Kloi: Plaja, Bang Bao Kasabası’ndan yarım saatlik bir yürüyüşle ulaşılabilir.
- Sai Yao (Long Beach): Daha çok sakin bir ortamda konaklamak isteyen gezginler tarafından tercih edilen plaj ve çevresi, adadaki yapılaşmanın en az düzeyde olduğu yerlerin başında geliyor. Adanın güneydoğu ucunda yer alan plaj, “Long Beach” olarak da anılıyor. Plaj yakınlarında konumlanmış bir anıt; 1941 yılında Fransızlarla savaşırken ölen askerlere adanmış.
Bu plajların çoğundan; Ko Chang Adası yakınlarında bulunan dört beş adaya günlüğü 20-25 dolar karşılığında günübirlik turlar düzenlenmekte. Tura katılan bir arkadaşımız; “tura çıkmadan hedeflenen dört adanın her birinde birer saat mola verileceği söylenmesine karşın, adalarda sadece on beşer dakika mola verildiğini, zamanın daha çok yolda geçtiğini, bu yüzden verilen paranın boşa gittiğini” söylediği için biz bu turlara katılmadık. Tabi ki katılıp katılmamak yine de size kalmış.
Ayrıca adada bulunan Klong Plu, Klong Nonsi, Klong Nueng, Khiri Petch ve Kongoi adlı şelaleleri, motosiklet veya sürücülü ya da sürücüsüz araba kiralayarak ziyaret edebilirsiniz. Ben motosiklet konusundaki korkumu yenemediğim ve araba kiralama fiyatları da pahalı olduğu için, bizim böyle bir şansımız olamadı. Bunlar dışında tek başınıza ya da gurup olarak doğa yürüyüşü yapabilir, balık avcılığı, dalış ve yemek kurslarına katılabilirsiniz. Ayrıca adanın özellikle Lonely Plajı’nda; hiçbir elektrikli alet kullanılmadan geleneksel “Bambu Dövmesi” yapılmakta. Normal dövmelere göre biraz daha pahalı olduğu bilgisini aldığımız bu dövmeyi denemek istesek de, hijyen konusundaki kaygılarımız nedeniyle denemekten vazgeçtik.
Yukarıda da belirttiğim gibi biz bu plajlar arasında genellikle sırt çantalı gezginlerin konakladığı Haad Tha Nam yani Lonely (Yalnız) Plajı’nı tercih ettik. Adaya vardığımız ilk gün yorgunluk ve havanın kararması nedeniyle konaklamak zorunda kaldığımız barlar sokağındaki bir mekanda, sabaha kadar devam eden eğlence ve müzik sesinden uyuyamayınca, ertesi sabah oradan ayrılıp konaklayacak başka bir yer aramaya başladık. Şansımıza tropik ağaç ve bitkilerle kaplı bir bahçe içindeki bir tesiste, çok güzel bir bungalow kiraladık. Geceliği 20 dolarlık fiyatıyla bütçemizi biraz aşsa da bu fiyata gerçekten değdi. Çünkü odamız geniş ve her şey çok temizdi. Üstelik özel banyosu ve hamaklı bir verandası da vardı. Burada kaldığımız altı günlük süre içerisinde inanın çok rahat ettik. Bu arada; Türkiye’den tanıdığımız ve sosyal medya üzerinden yazıştığımız bir arkadaşımız Tayland’a geleceğini söyleyince, kendisine rakı ve tulum peyniri ısmarlamıştık. Sağ olsun Bangkok’tan adaya kadar yol tepip emanetimizi getirdi. Onu da kaldığımız mekana yakın bir hostele yerleştirdik. Ertesi gün akşamı ise bizim verandada karpuz, patates kızartması, salatalık, domates, karışık çerez, karışık tropikal meyve tabağı ve tulum peyniri eşliğinde bir büyük şişe rakının dibini gördük. Ardından birer birayla cila çekip, yakındaki barlardan birine gittik. Barın özelliği şu: girişteki kaplarda bulunan organik boyalarla isterseniz birbirinizi boyuyorsunuz ve bara öyle giriyorsunuz. Biz de boyanıp bardan içeri adımımızı attık. Bira, tropik kokteyl derken saati sabaha karşı dört yapmışız. Adadaki günlerimiz sabah erkenden kuş sesleriyle uyanıp, kahvaltının ardından denize gitmek ve öğleye kadar denize girip güneşlenmekle geçiyor. Öğleyin denizden dönüp; duş alıyor ve karnımızı doyurduktan sonra dinleniyoruz. Akşam üzeri saat üç gibi yine deniz ve altıya kadar yüzme, aksiyon kamerasıyla su altında oynama, güneşlenme derken gün bitiveriyor. Hava bazen kapanıyor. Denize gidemediğimiz böyle günlerde de çevreyi yürüyerek keşfe çıkıyoruz. Adada her bütçeye uygun konaklama, yeme içme ve eğlenme seçenekleri mevcut. Hatta İzmir Narlıdere’li bir tavuk dönerci bile var. Başta ananas, mango ve papaya olmak üzere; hayatımız boyunca yediğimizden daha çok tropik meyveyi ve soya sütünü herhalde burada tüketmiş olmalıyız. Sanırım dört aydır yolda olmanın acısını ve yorgunluğunu bu adada çıkarıyoruz. Bir adada bundan daha fazla ne yapılabilir ki. Biz de zaten aynen bunları yaptık. Adada kaldığımız altı gün boyunca bıkıp usanmadan keyifle denize girdik, kumda yürüdük, güneşlendik, çevreyi keşfettik ve bolca dinlendik.
Adadaki altıncı günümüzün sonunda ise; “biz bu adaya fazla alıştık. Biraz daha kalırsak, artık buralı olacağız” deyip, bize rakı getiren arkadaşımızı da geride bırakarak, Kamboçya’ya geçmek üzere ertesi sabah yollara düştük. İçimizde hüzün Lonely Plajı’ndan kamyonet taksiyle feribot iskelesine giderken yolda hafif bir yağmur çiselemeye başladı. Sanırım Ko Chang de bize çok alışmıştı ve arkamızdan sessizce ağlıyordu.
NEREYE NE HARCADIK
İlki Hindistan, ikincisi Laos, üçüncüsü Kamboçya, dördüncüsü de Filipinler’den olmak üzere dört kez giriş yaptığımız Tayland’da 42 gece ve 43 gün kaldık. Bunlardan; 42 geceyi otellerde, 1 geceyi de gece yolculuğu yaptığımız otobüste geçirdik. Ekipman olarak bir cep telefonu, ekran koruyucu, powerbank, özçekim çubuğu, cep telefonu kamera lensi, omuz çantası ve giysi satın aldık. Tayland/Ukrayna ve Ukrayna/Türkiye dönüş için uçak bileti masraflarımızı da Tayland masraf kalemleri içerisine dahil ettik. Harcama kalemleri ve tutarları ise şu şekilde dağılmakta:
Ülkeler arası ulaşım: | :1.125,80.- $ |
Kentlerarası ulaşım: | : 168,15.- $ |
Kentiçi ulaşım : | : 52,31.- $ |
Konaklama : | : 564,69.- $ |
Yemek : | : 641,74.- $ |
Müze/tapınak girişi: | : 78,57.- $ |
Aktiviteler : | : 9,57.- $ |
Kişisel bakım/temizlik : | : 12,66.- $ |
Ekipman ve giysi : | : 199,12.- $ |
Toplam harcama : | : 1.933,68.- $ |