Nepal/Hindistan geçişi sırasında yaşadığımız sıkıntılar yüzünden Delhi’deki günlerimizin neredeyse yarısı hastalık nedeniyle otelde dinlenme ve iyileşme süreciyle geçti diyebilirim. Günlerimizin kalan yarısında da gezebildiğimiz kadar yer gezmeye çalıştık. Kendimizi iyi hissettiğimiz bir gün dışarı çıkıp yakındaki tren istasyonuna giderek Agra ve Jaipur için bilet almaya çalıştık ama beceremedik. Geriye dönüp, sosyal medyadan tanıştığımız Hindistan Gezi Rehberi kitabının yazarı Zafer Bozkaya’dan yardım istedik. Sağolsun; yüzümüzü görüp sesimizi bile duymadan, nasıl biri olduğumuzu bilmeden ve hiçbir karşılık beklemeden biletlerimizi internetten aldı ve maille gönderdi. Yolculuğun tüm aşamalarını da en ince ayrıntısına kadar yazdı. İşte böyle; bu tür insanlar var olduğu sürece, güzel bir dünya ve gelecek için hala umut var demektir.
AGRA
02.12.2017; vakit geldi. Sabaha karşı 04:15 te kalkıp hazırlandık. Agra trenimiz 06:00 kalkıyor. Otele akşamdan sırt çantalarımızı bırakmıştık. “Üç gün sonra döneceğiz emanete alır mısınız” dedik. “Tamam” dediler. Sadece göğüs çantalarımızla otelden beşe çeyrek kala gibi çıktık. Etraf hala karanlık. Çöplerin arasından istasyona doğru yürüdük. Caddenin iki yanında insanlar çöpleri yakmışlar ısınıyorlar. İstasyonun önü ana baba günü gibi. İstasyon girişinde x-ray cihazının önünde elinde kalem olan vatandaşın biri önümüzü kesti; kararlı bir sesle “biletleriniz” dedi. Tavrına ve cüssesine bakıp sanırsın ki; buralarda önemli bir görevi var. Biz daha önce bu konuda uyarıldığımız için hazırlıklıyız tabi ki. Biletimizi alan Zafer Bozkaya; “bu tür dolandırıcılar kendilerine resmi görevli havası vererek, gezginlerin elindeki bileti alıp ‘bu bilet yanlış kesilmiş’ veya ‘tarife değişikliği oldu ve sizin treniniz erken gitti’ deyip, gezginleri başka bir bilet alma acentesine yönlendiriyor ve orada da birkaç kat pahalı bilet satıyorlar. Bu arada treninizi de kaçıyorsunuz. Özellikle New Delhi İstasyonu’nda bu tür dolandırıcılık olayları çok yaygın. Bu insanlara sakın kanmayın ve ne olursa olsun biletinizi vermeyin” demişti. Ben vatandaşı hiç dikkate almadan yürüdüm ve x-ray cihazının tüneline çantalarımızı koymak istedim. Adam bu kez sesini daha da yükselterek beni fiziki olarak engellemeye çalıştı. İşte o noktada bende bütün kayışlar koptu. Başladım Türkçe ve İngilizce bağırmaya. O kadar yüksek sesle bağırmış olmalıyım ki adam ne olduğunu anlayamadan geri adım atmak zorunda kaldı. Ve bütün bunlar x-ray cihazının başında bekleyen polisin gözlerinin önünde olduğu halde polis, kılını bile kımıldatmıyor. Kumpasın böylesi yani. Neyse, biz de x-ray tünelinden geçen çantalarımızı alıp peronumuza doğru yürüdük.
Bir süre bekledikten sonra trenimiz geldi ve yerlerimize yerleştik. Bizim vagon yemekli ve diğerlerinden bir tık yukarı kalitede. Tren hareket ettikten sonra; gazete, çay/kahve, su, muz, bisküvi, körili süt, ekmek, reçel, tereyağı, sütlü mısır gevreği ve sıcak kahvaltı yemeği servisi yapıldı. Karnımız bir güzel doydu. Ve ikibuçuk saat sonra Agra’ya geldik.
Agra; Kuzey Hindistan’da, Uttar Pradeş eyaletinde bir kent ve her yıl kendi nüfusunun iki katı kadar turist bu kenti ziyaret ediyor. Burada da Hindistan’ın pek çok kenti gibi çöp, pislik ve kargaşadan geçilmiyor. Köpekler, inekler, domuzlar, fareler çöplerin arasında, cadde ve sokaklarda özgürce dolaşıyorlar.
Agra, mermer üzerine değerli ve yarı değerli taşların kakma sanatıyla ünlü bir kent. Bu sanat dalı çok eski zamanlardan kalma. Başta Taj Mahal olmak üzere birçok tarihi doku bu bölgede yer alıyor ve bunları ziyarete gelen gezginlerin bıraktıkları gelir Agra ve Hindistan ekonomisine önemli katkı sağlıyor.
TAJ MAHAL
İstasyon çıkışında bizi, yolcu almak için birbirleriyle kıyasıya didişen bir taksici ve tuktukçu ordusu karşıladı. Bu cepheyi yarıp istasyon önündeki kooperatif taksilerden 220 rupiye Taj Mahal’e gidiş için taksi kiraladık. Tren istasyonuna yaklaşık 8 kilometre uzaklıktaki Taj Mahal’e vardık. Şoför bizi dış kapıda bıraktı. Bir süre yürüdükten sonra iç kapıya vardık. Cuma günleri kapalı olduğunu öğrendiğimiz Taj Mahal’e giriş kişi başı 1000 rupi.
İnsanlık tarihi, halkının emeğini ve alın terini kişisel hırs ve tutkuları için harcayan pek çok hükümdara tanık olmuştur. Şah Cihan da bunlardan bir tanesidir. Şah Cihan’ın tutkuyla bağlı olduğu 3. eşi Mümtaz Mahal 14. çocuğunu doğururken hayatını kaybeder. Bunun üzerine bir gecede saçlarının ağardığı söylenen Şah Cihan, iki yıl boyunca yas tutar. İki yıllık yas sürecinin ardından da ölen eşi Mümtaz Mahal’in anısını yaşatacak büyük bir anıt mezar yaptırmaya karar verir. Önüne konulan 700 proje arasından seçtiği kompleksin yapımına 1631 yılında başlanır. Ana binanın 8 yılda tamamlandığı söylense de kompleksin tamamı 22 yılda inşa edilir. Bilinenin aksine Taj Mahal’in mimarı Osmanlı değil, İranlıdır. Yardımcıları ise mermer üzerine kıymetli taş kakma ustası olan Venedik ve Cenevizlilerdir. Bazı kubbe ustaları ve hattatlarsa İstanbul’dan getirilmiştir. Yapımında Hindistan ve Asya’nın değişik ülkelerinden 20000 den fazla işçinin çalıştırıldığı Taj Mahal’in mermerleri, 1000 fil kullanılarak Hindistan’a komşu ülkelerden taşınmıştır. Bu mermerlerin kubbeye çıkarılması için ise 3500 metrelik bir rampa oluşturulduğu rivayetler arasında yer alır. “Sonsuzluğun yanağındaki bir gözyaşı damlası”, “güneş ve ayın gözlerindeki yaşlar” ve “her şeyin saf örneği” betimlemeleriyle anılan dünyanın 7. Harikası Taj Mahal’in yapımı için Şah Cihan tarafından büyük bir servet harcanmıştır. Yapımından sonra, bir daha böyle bir proje gerçekleştiremesin diye İranlı mimarının sağ elinin Şah Cihan’ın emriyle kestirildiği bazı kaynaklarda yer almaktadır.
Küçük bir şişe su ve galoşun giriş ücretine dahil olduğu komplekste fotoğraf ve video çekimine izin verilse de türbe içinde her türlü çekim yasaklanmıştır. Biletinizi atmazsanız, aynı gün içinde başta Agra Fort olmak üzere birkaç tarihi mekanda bu bileti göstererek buralara girişte alınan ücret üzerinden % 20 indirim sağlayabilirsiniz. İçeriye büyük çantalarla girişe izin verilmeyen kompleksin batı kapısındaki ücretsiz çanta emanet ofisine, çantalarınızı bırakabilirsiniz.
Taj Mahal’in ön bölümünün güneyinde, Kuran ayetlerinin yazılı olduğu çok etkileyici 30 metrelik kırmızı renkli kumtaşı geçidi bulunmaktadır. Dışarıda ise olağanüstü güzellikte süs bahçeleri, su yolları ve havuz izleyenleri büyülemektedir. Ana yapı, süs bahçelerinin kuzey ucunda, yükseltilmiş mermer bir platform üzerinde durmaktadır. Olası bir depremde ana binanın üzerine yıkılmasınlar diye dışa doğru eğimli olarak inşa edilmiş olan her biri 40 metre yüksekliğindeki beyaz minareler ise ana binanın her bir köşesine ayrı bir güzellik katmaktadır. Kırmızı kumtaşından birbirine simetrik olarak yapılmış olan batı ve doğudaki iki cami ise Agra’nın Müslümanları için önemli bir buluşma noktasıdır.
Ana bina; üzerine binlerce yarı değerli taştan desenler kakılmış saydam beyaz mermerden yapılmıştır. Simetrik kemerler mermer üzerine değerli taş kakma sanatı kullanılarak Kuran’dan alıntılarla süslenmiştir. Ana yapının tamamı, sarımsı merkezi kubbeyi çevreleyen dört küçük kubbeyle kaplıdır.
Mümtaz Mahal ve Şah Cihan’ın gerçek mezarları ana odanın altındaki kilitli bir bodrum katında bulunuyor ve görüntülenemiyor. Taj Mahal’in bitirilmesinden kısa bir süre sonra Şah Cihan, oğlu Alemgir (Avrangazab) tarafından ikdidardan uzaklaştırılmış ve Taj Mahal’in yakınında bulunan Agra Kalesi’nde, penceresinden Taj Mahal’in görülebildiği bir kuleye hapsedilmiştir. Şah Cihan 1666’da burada ölmüş ve yaptırdığı Taj Mahal’de eşi Mümtaz’ın yanına gömülmüştür. Kadere bakın ki; ileri derecede simetri takıntısı olan ve Taj Mahal’in tamamını bu takıntıyla simetrik olarak inşa ettiren Şah Cihan’ın mezarı, kompleks içinde simetrik olmayan ve kompleksin simetrisini bozan tek yapıdır.
Öte yandan; kişisel hırs ve tutkuları için halkının emek ve alın terini hoyratça harcayarak ortaya çıkardığı bu muhteşem eser, onu inşa ettiren Şah Cihan’ın gün gelip hem hapishanesi, hem de mezarlığı olmuştur.
AGRA FORT
Tac Mahal’in yaklaşık 2 kilometre karşısında; Yamuha Nehri kıyısında kırmızı kumtaşı ve mermerden inşa edilmiş Agra Fort yer alır. Yapımı 1565 yılında İmparator Akbar tarafından başlatılan kaleye torunu Şah Cihan, beyaz mermerin kullanıldığı eklemeler yaptırmıştır. Kale; öncelikle bir askeri yapı olarak inşa edilse de sonraları Şah Cihan tarafından saraya dönüştürülmüştür.
Yarım daire şeklindeki kalenin 2,5 kilometre uzunluğundaki duvarları 20 metre yüksekliğindedir. Agra Fort bir kaleden çok; içindeki birimler ve yer altı bağlantılarıyla imparatorların yaşam ve çalışma alanı olan bir kale şehir özelliğiyle öne çıkmaktadır.
Kaleyi ziyaret için tek bir giriş kapısı var. Kale içinde; birkaç tane mescit, imparatorların yaşam ve çalışma alanları, yabancı temsilcilere ayrılmış bir salon, bir kitabe, küçük aynalarla süslenmiş Ayna Sarayı, Şah Cihan’ın oğlu tarafından kapatıldığı beyaz mermerden yapılmış sekizgen kule, yer altı odaları ve geçitler, kırmızı kumtaşından yapılmış Cihangir Sarayı ve önünde yekpare bir taş bloktan oyulmuş banyo havuzu ile 1857 Savaşında kalede hastalıktan ölen kuzeybatı eyaletlerinin İngiliz vali yardımcısının mezarı bulunuyor. Agra’da Taj Mahal’den sonra ziyaret edilmesi önerilen yerlerden biri olan kaleye giriş ücreti kişi başı 200 rupi.
Biz zamanımızın kısıtlı olması nedeniyle sadece Taj Mahal ve Agra Fort’u ziyaret edebildik. Ancak, zamanı olanlar için Agra ve çevresinde ziyaret etmeye değer daha pek çok tarihi doku bulunmakta.
JAİPUR
Agra’dan saat 17:40 ta bindiğimiz tren, saat 21:20 de Jaipur’a vardı. Bir tuktuka atlayıp daha önceden oda ayırttığımız yere geldik. Ancak, resepsiyondakiler “rezervasyonunuz Booking tarafından iptal edildi” dediler. Bir süre tartıştık ama faydası yok. Çok yorgun ve uykusuzuz. Sonunda üç gece için ayırttığımız yerde iptal nedeniyle bir gece kalacağımızı söyledik. Tabi ki fiyat altı yedi dolar kadar daha yüksek. Neyse odaya çıktık. Önce internet sorunu, sonra da sıcak su. İkisini de beceremediler. Sinirden gebereceğiz. Çaresiz yattık uyumaya çalıştık. Sabah ta apar topar hesabı kesip otelden ayrıldık. Ben de Booking’e zehir zemberek bir mail attım, ekinde otelden aldığımız faturayı da gönderdim. Sonradan gelen yanıtta rezervasyonu kendilerinin değil, otel yöneticilerinin otele hiç gitmediğimizi bildirerek iptal ettiklerini yazdılar. O zaman bunun; oteli çalıştıranların bizden altı yedi dolar fazla almak ve Booking’e komisyon ödememek için başvurdukları çok ucuz bir yololduğunu anladık. Neyse Booking bizden özür diledi ve otelin cezalandırılacağını söyledi. Ayrıca 15 euroluk bir maddi bedeli kabul etmemiz için ısrar etti.
Otelden ayrılmadan bir başka arama motorundan başka bir otele iki gecelik yer ayırtmıştık. Yeni otel eski otele yürüme mesafesinde. Yürüye yürüye yeni otelimize geldik. “Rezervasyonumuz var” diyoruz ve rezervasyon görüntüsünü falan gösteriyoruz. Resepsiyondaki kadın ve adam boş gözlerle bakıyorlar. Bilgisayarları bile yok. Oda ayırttığımızdan haberleri olup olmadığından emin değilim. Bir yerlere telefon ettiler. Ardından girişimizi yapıp odamıza çıktık. Tabi ki yine internet sorunu. Bu kez başka bir oda verdiler. İnternet sorunu çözüldü ama bu kez sıcak sular akmıyor. Durumu resepsiyona bildirdik. On dakika sonra oda kapısı çalındı. Kat görevlisi çocuğun elinde bir kova sıcak su. Güleyim mi ağlayayım mı bilemedim. Her şey şaka gibi. Toparlanıp resepsiyona indik; ikimiz de burnumuzdan soluyoruz. Bizim çıkışımızı yapın dedik. Yine bir yerlere telefon edildi. Otelin içinde koşuşturmalar, bağırıp çağrışmalar derken, sorunun çözüldüğünü söylediler ve bir saat içinde üçüncü odamıza geçtik. Şükür sorun çözülmüş sıcak su gelmişti. Hintliler kendiliğinden çözüm üretme yoksunu. Bunu deneyimleyerek öğrendim. Gerçekten sinirle söylenmiş duygusal bir tepki değil. Bu ülkeden ayrılmadan daha ne tür sürprizler yaşayıp, sınırlarımız nereye kadar zorlanacak bilemiyorum.
Jaipur ya da yaygın adıyla Pembe Şehir; 1728 yılında kurulan kent,
Hindistan’ın “kralların şehri” anlamına gelen ve Müslüman nüfusun yoğun olduğu Racasthan Eyaleti’nin başkentidir. Jaipur altıgen şeklinde bir şehir olarak tasarlanmış ve şehrin etrafı; altı farklı noktasına, altı farklı kapı inşa edilen surlarla çevrilmiştir. Pembe Şehir unvanı, binalarının çoğunun kırmızı ve pembe kumtaşından inşa edilmesi ve kumtaşı kullanılmadan yapılan binaların ise sonradan pembeye boyanmış olmasıdır. Jaipur’un en önemli hazineleri arasında yer alan tapınaklar, bahçeler, saraylar, kaleler ve meydanlar dışında ziyaret edilmesi gereken onlarca yeri daha vardır. Kentin renkli ve kargaşanın hakim olduğu sokaklarında geçmişi ve bugünü aynı anda yaşayabilirsiniz. Öte yandan Hawa Mahal ve çevresinin dışına çıktığınızda; özellikle Müslüman mahallelerinin bakımsızlığı ve pisliği dikkat çekmektedir. Buraların cadde ve sokaklarında yoğun bir trafik, toplanmamış çöpler, toz, atık su ve bunların arasında dolaşan başıboş köpekler, fareler, inekler, kargalar ile sokaklara tuvaletini yapan insan manzaraları sıradanlaşan görüntülerdir.
Sırt çantalı gezginlerin neredeyse tamamının Hawa Mahal çevresinde konumlanmış hostel ve otellerde konaklıyor olmalarına karşın, nedense bizim şansımıza Jaipur’un başka mahallesinde konaklamak düştü. İlk kez gittiğiniz bir kentte otel seçimi yaparken, ne kadar araştırırsanız araştırın bu tür yanlış seçimler olabiliyor. Böyle olunca da “nasıl olsa birkaç gece kalıp döneceğiz” düşüncesiyle avunup, başa geleni ister istemez çekmek zorunda kalıyorsunuz.
Jaipur esnafı da Hindistan’ın diğer kentlerindeki meslekdaşları gibi; bir gezginin etinden sütüne, kılından tüyüne, neresinden ne kadar yararlanırım mantığı içerisinde. Hal böyle olunca da burada pazarlık konusu çok önemli bir gündem maddesi oluşturuyor. Biz de bunu aklımızdan çıkarmadan bir tuktukla 1200 rupiden açılan kapıyı, 500 rupiyle kapatıp bütün bir gün boyunca Jaipur ve çevresinde listesini çıkardığımız gezilmesi gereken yerlere ulaşım konusunda anlaştık. Ama vatandaşta bir çene, tavuk dinlese yumurtadan kesilir. “Haydi kardeşim gidelim artık” diyoruz. Adamın anlatacakları bir türlü bitmiyor. Gideceğimiz yerler hakkında kısa da olsa bilgilenmek iyi güzel de, bu kadarı da yürek bayıltıyor. Üstelik zaman da akıp gidiyor ve gün bitiyor. Sonunda yola çıkıyoruz. İlk durağımız Monkey Temple ya da Galtaji Temple.
TEMPLE/MONKEY TEMPLE
Galtaji Temple, Jaipur’dan yaklaşık 10 km uzakta olan Hanya-Balaji kasabasında eski bir Hindu hac merkezidir. Kompleks, Jaipur’u çevreleyen tepelerin arasındaki dar bir vadinin sonuna konumlanmış bir dizi tapınaktan oluşmaktadır. Tepelerden doğan bir kaynak, hacların yıkanacağı alt alta sıralanmış üç kutsal su havuzunu doldurarak şelale gibi aşağıya doğru akar. En yukarıdaki havuza ve mekana giriş yasaktır. Burada Rhesus maymunlarının bir kolonisi yaşar. Bu yüzden kompleksin adı gezginler arasında Maymun Tapınağı olarak da anılır. Burasının alt katındaki havuzda erkek hacılar, en alttaki havuzda da kadın hacılar kutsal sayılan suyla yıkanıp günahlarından arınırlar. Ana tapınak, pembe kum taşından yapılmış Galtaji Tapınağıdır. Tapınak, yuvarlak çatılar, oyma sütunlar ve boyalı duvarlarla birçok birime sahiptir.
Her yıl binlerce hacı ve ziyaretçinin geldiği tapınağa giriş ücretsizdir. Girişte sadece fotoğraf çekimi için 50 rupi alınmakta. Yemyeşil bir dış bahçeye sahip komplekse giriş sırasında maymunlar için fıstık ve muz satın alabilirsiniz. Ancak, zaman zaman saldırgan olabildikleri için, maymunlarla çok yakın temasta bulunmamakta ve göz göze gelmemekte yarar vardır. Bu arada fotoğraf makinesi, gözlük ve cep telefonlarınızı da bu sevimli şabalaklardan saklamanızı öneririm.
AMBER FORT
Amber Fort ya da Amber Kalesi; Jaipur’dan11 kilometre uzaklıkta bulunan Amer Kasabası’ndaki bir tepenin üzerine inşa edilmiştir. Bir gölete bakan kale; geniş surları, geniş kapıları ve parke yolları ile ünlü olup, her yıl binlerce ziyaretçiyi ağırlamaktadır.
Kırmızı kumtaşı ve mermerden inşa edilmiş olan yapı; her birisinde ayrı bir avlu bulunan dört kat üzerine konumlandırılmıştır. Amber Fort aynı zamanda Amber Sarayı olarak da bilinir.
Unesco Dünya Mirası listesinde olan ve bulunduğu tepeye yürüyerek, fille ya da arabayla çıkılan kale/sarayın ana avlusuna giriş ücretsizdir. Çalışma, barınma, yeme içme, tapınma ve harem kadınlarının odalarının bulunduğu iç mekanlara giriş ise 500 rupidir. Zamanında kraliyet ailesine ev sahipliği yapan kalenin adının “Amber Kalesi” olmasının nedeni ise, içinde amberden yapılmış bir Shiwa heykelini barındırmasıdır. Kale/Saray olası bir savaş sırasında kraliyet ailesinin kaçabilmesi için yeraltından bir galeriyle yakınlardaki bir başka kaleye bağlanmıştır.
JAL MAHAL
Amber Fort ziyareti sonrasında; yol üzerindeki Man Sagar Gölü içinde bulunan Jal Mahal ya da Göl Sarayı’nı ziyaret ettik. Bu saray 1799 yılında yapılmış. Zamanında ormanlık bir alanda bulunan bu yapı, daha sonra suların içerisinde kalmış. Bu yüzden ilk iki katı sular altında bulunuyor ve uzaktan görüntülüyebilmek dışında buraya gidip içine girebilmek mümkün değil.
HAWA MAHAL
Geçmişin hüzünlü bakışlarıyla rüzgarların kucaklaştığı mekan; Hawa Mahal ya da Rüzgarların Sarayı. Dışarıdan beş, içeriden ise iki katlı bir görünüme sahip olan saray, 1799 yılında pembe ve kırmızı kum taşından inşa edilmiştir. Ön cephesi Hindu tanrısı Krishina’nın tacı formundadır. Karmaşık bir kafes sistemiyle süslenen 953 kemerli küçük penceresi ise, haremdeki kadınların sokağı ve dışarıda olup biteni izleyebilmelerini ve rüzgarın ön cepheden girip iç mekanları serinletmesini sağlamak amacıyla özel olarak tasarlanmıştır. Hawa Mahal görsel anlamda Jaipur’u simgeleyen yapıların başında gelmektedir.
Hawa Mahal’in arkasında yer alan Johri Pazarı’ndaysa; aklınıza gelebilecek her türde ve kalitede turistik eşya, kumaş ve giysiyi bulabilirsiniz.
CİTY PALACE
Kentin kalbindeki City Palace; halen kraliyet ailesinin ardıllarına ev sahipliği yapmaya devam ediyor. Bu nedenle bütün katlarına giriş izni verilmiyor. Kombin bilet alırsanız Hawa Mahal, Jantar Mantar ve City Palace’yi tek bir biletle çok daha ucuza gezebilirsiniz. Yok tek tek bilet almaya kalkarsanız, o zaman 1000 rupiyi gözden çıkarmanız gerek. Eğer kombine bilet almadıysanız burasının da tek biletle giriş ücreti 500 rupi. İçeride mihracelerin giysi, aksesuar ve silahları ile minyatürler, takılar ve müzik aletleri sergileniyor. Öte yandan 14000 gümüş sikkenin eritilmesinden elde edilen gümüşle yapılan dev bir kap da ilgi çeken objelerin başında geliyor.
JANTAR MANTAR
Şehir Sarayına bitişik ve Hawa Mahal’in karşısında olan Jantar Mantar, bir gözlemevidir. 2010 yılında Hindistan’ın Unesco Dünya Mirası Listesi listesine eklenmiştir. İçeride saat belirleyici ve uzaydaki gezegenlerin uzaklıklarını ölçen aletler, enlem ve boylam belirleyici düzenekler, gökyüzü konum şemaları, burç analizleri ve daha birçok devasa alet var.
OLD TOWN
Adı üstünde eski şehir. Tamamı pembeye boyanmış binaların ve duvarların kuşattığı; sürekli hareket, renklilik ve yoğun bir trafiğin hakim olduğu Eski Jaipur. Dükkanlarında bin bir çeşit ürünün satıldığı, caddelerini seyyarların, dilencilerin, tuktukların, motorsikletlerin, taksilerin, ineklerin, köpeklerin teslim aldığı, gezerken başınızı döndüren, sizi zamanın gerisine götüren bir yer.
GATORE Kİ CHHATRİYAN
Girişi 30 rupi olan ve kıyıda köşede kaldığı için gezginlerin pek fark etmediği bu yeşil tepelerle çevrili olan Gatore Ki Chhatriyan, Nahargarh (Tiger) Kalesi eteklerinde bir tapınak ve mezar kompleksidir. Burası hükümdarlar için kraliyet krematoryumuydu. Güzel oymalarla oyulmuş kubbeler şemsiye şeklindedir Ayrıca, içinde mermerden yapılmış kraliyet mezarları bulunuyor. Vaktiniz varsa görülmeye değer bir yer.
Biz Jaipur’da kaldığımız iki gün boyunca ve zamanımız yettiğince yukarıdaki yerleri gezebilme şansını yakaladık. Ancak gezemeyip diğer gezginlerin yazılarından okuduğumuz Albert Hall Müzesi, Kanak Vrindavan Mahal ve Nahargart Fort ziyaret etmenizi önereceğimiz diğer yerler arasında yer alıyor.
This entry was posted in Blog- .ok gezenler klübü
- agra
- agra ford
- DÜNYA TURU
- hawa mahal
- HİNDİSTAN
- India
- jaipur
- jantar mantar
- pink city
- tac mahal
- tacmahal
- Travel